Peki bu sözler sadece kişisel yorumlar mı, yoksa Gebze’nin dışarıdan gerçekten nasıl göründüğünün bir aynası mı? Asıl mesele şu: Biz Gebzeliler, bu şehirde yaşadığımız için sorunların farkında değil miyiz, yoksa alıştığımız için dile getirmekten mi çekiniyoruz? Biraz eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, Gebze’nin fotoğrafı ortada: Denize ulaşım yollarında bile fabrika manzarası var. Uluslararası karayolu kentin tam ortasından geçiyor. Köylere giderken dahi fabrika koridorlarının içinden geçiyorsunuz. Ortaya çıkan manzara, modern bir şehir değil; çalışmak için gelinen, akşam eve dönülen, yemek yenip yatılan ve ertesi gün yeniden iş için çıkılan bir kent. Peki Gebze gerçekte nasıl bir kent?  Kültür kenti mi?  Turizm kenti mi?  Trafik kenti mi?  Yoksa “bir an önce evime gideyim” denilen bir telaş kenti mi? Milyonlara yaklaşan nüfusuna rağmen Gebze’nin fotoğrafı düşündürücü: Neredeyse 1 milyon insanın yaşadığı kentte sadece bir tane alışveriş merkezi var. Sosyal alan yok denecek kadar az. 5 yıldızlı oteli yok. Bir şehir hastanesi yok, kapsamlı bir bölge hastanesi bile yok. Yapılan hizmetler çok ama çok yetersiz. Üstelik kentsel dönüşüm gibi acil bir mesele, bürokrasi engeline takılmış durumda. Gerekli mi gereksiz mi bilinmez ama bir şekilde süreç sürekli uzatılıyor. Evet, meslektaşlarımız Gebze’yi savunur yazılar yazdı, haberler yaptı. Ancak sanayinin bu kadar yoğun olduğu bir ilçede, bu sanayinin gelişmişliğini yansıtan en ufak bir şehircilik emaresinin olmaması düşündürücü. Artık şehri yönetenlerin ve karar vericilerin oturup bu tabloyu değerlendirmesi gerekiyor. Hatta belki de en doğru yöntem, yakın ilçelerde ve illerde yaşayanlara sorular sormak:  “Siz Gebze’yi nasıl biliyorsunuz? Nasıl görüyorsunuz?” Belki bir anket yapılmalı. Çünkü dışarıdan bakıldığında Gebze gerçekten ne kenti? Tarih mi, kültür mü, turizm mi, yoksa sadece trafik ve sanayi kenti mi? Cevap, hepimizin zihninde aslında net. Ama önemli olan, bu gerçekle yüzleşmek ve Gebze’ye yaşanabilir bir şehir kimliği kazandırmak için adım atabilmek.