Davut Yatkın
Köşe Yazarı
Davut Yatkın
 

Elhakümüttekasür

Evrensel İslam dininin mensupları Müslümanlar olarak kendi dilimizi, kendi söylemlerimizi konuşmuyoruz. Kendi İslam dilini, Kur’an dilini ve kavramlarını gündemimize getirmiyoruz. Bu konuda zayıflığımız ve iradesizliğimiz benliğimizi sarmış durumdadır.    İslami kavramlarımızı unuttuğumuzdan beri demokrasi, laiklik, İslamcılık gibi emperyalist, sömürü ve kapitalist sistemlerin bizlere empoze ettiği dili ve kavramlarını konuşuyoruz.  Bundan da kesinlikle rahatsızlık duymuyoruz. Bir çelişkiler ve garabetler yumağında yaşıyoruz.   Küreselleşmeyle beraber konformist yaşamlar içerisine giren günümüz Müslümanları çok çabuk seküler yaşantıyı benimsemiş ve maalesef içselleştirmiş durumdalar. Bu sekülerleşme/dünyevileşmeyle beraber savunucusu oldukları İslam davasıyla aralarındaki mesafeyi açmış durumdalar. Bununla beraber küçük fıkhi tartışmalar, mezhep kavgaları, cemaat kavgaları, önder ve lider kavgaları, aralarındaki İslami mesafeleri bir hayli açmış durumdadır. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ısrarla kardeş olun ayrılmayın buyuruyor. Ve yine önderimiz, peygamberimiz Muhammet (s.a)Müslümanlar birbirlerine bir vücudun azaları gibi sımsıkı bağlıdırlar, kenetlidirler derken maalesef, bugünkü Müslüman camiası bu görüntüden bu düşünceden/anlayıştan uzak yaşam sürdürmektedirler.   İslami dava bilinci, ruhu, aydınlığı, şuuru; bugün masal, menkıbe, hikâye, mitolojik anlatılarla, Mevlevi hikâyelerle, hurafelere dayalı yazılarla, makalelerle, anlatılmaya çalışılıyor. Gerçek anlamda karşılığını bulmayan bu gibi söylemler hayretle dinleniyor, hayret edilecek bir şekilde prim alıyor/alkışlanıyor ancak; günlük yaşamsal çerçevede yerini alamıyor. Sadece dimağları meşgul ediyor. Her söylemleri filozofçasına olan yazar-çizer camiası içerisinde bulunduğumuz çağın sömürü çarkında kendini kaybedebiliyor.    Kalabalıklarımızla/çoğunlukla övündüğümüz, rakamlarla hesaplamalar yaptığımız ancak bir türlü yürekten bağlanamadığımız İslam dünyasının mensupları kendi iç dünyalarını sorgulamaları gerekmektedir. Ve yine yaşadığımız dünya nüfusunun 1,5 milyarını Müslümanlar oluşturmasına rağmen yaşadığımız, anladığımız İslam algısı maalesef tartışılır, sorgulanır durumdadır. Net, kararlı duruşlarımız yok. Net ve kati söylemlerimiz yok. Araştırmaya dayalı olmayan, kulaktan dolma bilgilerimiz, hurafeci yaşayışlarımız aktif duruşlar sergileyemiyor.    Sayılara dayalı insanlar topluluğu oluşturma psikolojisinden çıkmalıyız. Çokluk kuruntusuyla övünme(elhakümüttekasür) ve oyalanmaları bırakmalıyız. Bunun yerine daha kaliteli, özgün, bilinçli, bilgili, geçmişini iyi bilen, bugünü iyi okuyan, yarınını inşa edebilecek samimi şahsiyetler yetiştirme noktasında elimizden gelen her türlü çabayı sergilemeliyiz.   dyjurnal@gmail.com
Ekleme Tarihi: 22 Nisan 2020 - Çarşamba

Elhakümüttekasür

Evrensel İslam dininin mensupları Müslümanlar olarak kendi dilimizi, kendi söylemlerimizi konuşmuyoruz. Kendi İslam dilini, Kur’an dilini ve kavramlarını gündemimize getirmiyoruz. Bu konuda zayıflığımız ve iradesizliğimiz benliğimizi sarmış durumdadır.

 

 İslami kavramlarımızı unuttuğumuzdan beri demokrasi, laiklik, İslamcılık gibi emperyalist, sömürü ve kapitalist sistemlerin bizlere empoze ettiği dili ve kavramlarını konuşuyoruz.  Bundan da kesinlikle rahatsızlık duymuyoruz. Bir çelişkiler ve garabetler yumağında yaşıyoruz.

 

Küreselleşmeyle beraber konformist yaşamlar içerisine giren günümüz Müslümanları çok çabuk seküler yaşantıyı benimsemiş ve maalesef içselleştirmiş durumdalar. Bu sekülerleşme/dünyevileşmeyle beraber savunucusu oldukları İslam davasıyla aralarındaki mesafeyi açmış durumdalar. Bununla beraber küçük fıkhi tartışmalar, mezhep kavgaları, cemaat kavgaları, önder ve lider kavgaları, aralarındaki İslami mesafeleri bir hayli açmış durumdadır. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ısrarla kardeş olun ayrılmayın buyuruyor. Ve yine önderimiz, peygamberimiz Muhammet (s.a)Müslümanlar birbirlerine bir vücudun azaları gibi sımsıkı bağlıdırlar, kenetlidirler derken maalesef, bugünkü Müslüman camiası bu görüntüden bu düşünceden/anlayıştan uzak yaşam sürdürmektedirler.

 

İslami dava bilinci, ruhu, aydınlığı, şuuru; bugün masal, menkıbe, hikâye, mitolojik anlatılarla, Mevlevi hikâyelerle, hurafelere dayalı yazılarla, makalelerle, anlatılmaya çalışılıyor. Gerçek anlamda karşılığını bulmayan bu gibi söylemler hayretle dinleniyor, hayret edilecek bir şekilde prim alıyor/alkışlanıyor ancak; günlük yaşamsal çerçevede yerini alamıyor. Sadece dimağları meşgul ediyor. Her söylemleri filozofçasına olan yazar-çizer camiası içerisinde bulunduğumuz çağın sömürü çarkında kendini kaybedebiliyor. 

 

Kalabalıklarımızla/çoğunlukla övündüğümüz, rakamlarla hesaplamalar yaptığımız ancak bir türlü yürekten bağlanamadığımız İslam dünyasının mensupları kendi iç dünyalarını sorgulamaları gerekmektedir. Ve yine yaşadığımız dünya nüfusunun 1,5 milyarını Müslümanlar oluşturmasına rağmen yaşadığımız, anladığımız İslam algısı maalesef tartışılır, sorgulanır durumdadır. Net, kararlı duruşlarımız yok. Net ve kati söylemlerimiz yok. Araştırmaya dayalı olmayan, kulaktan dolma bilgilerimiz, hurafeci yaşayışlarımız aktif duruşlar sergileyemiyor.

 

 Sayılara dayalı insanlar topluluğu oluşturma psikolojisinden çıkmalıyız. Çokluk kuruntusuyla övünme(elhakümüttekasür) ve oyalanmaları bırakmalıyız. Bunun yerine daha kaliteli, özgün, bilinçli, bilgili, geçmişini iyi bilen, bugünü iyi okuyan, yarınını inşa edebilecek samimi şahsiyetler yetiştirme noktasında elimizden gelen her türlü çabayı sergilemeliyiz.

 

dyjurnal@gmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gebzeninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.