Emek Partisi "Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş" kampanyasını grev alanından başlattı

Kocaeli Gündemi 31.01.2025 - 23:17, Güncelleme: 31.01.2025 - 23:17 3903 kez okundu.
 

Emek Partisi "Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş" kampanyasını grev alanından başlattı

Emek Partisi "Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş" kampanyasını grev alanından başlattı
"Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş" kampanyasını Green Transfo grev çadırından kamuoyuyla paylaşan EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan; ileri işçilere, mücadeleci sendikacılara, işçi sınıfının yanında yer alan akademisyenlere ve hukukçulara seslendi: "Engelsiz, barajsız sendikal örgütlenme için, grev yasaklarının son bulması için, gerçek anlamda bir iş güvencesi için güçlü bir kampanyayı hep birlikte örgütleyelim"    Emek Partisi (EMEP), işçilerin hak ve çıkarlarını korumak, geliştirmek ve yeni haklar elde etmek için giriştikleri sendikal örgütlenmelerin, sermaye ve iktidarları eliyle engellendiğine dikkat çekerek, sendikal barajlara, yetki itirazlarına ve keyfi işten atmalara karşı ‘Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş!’ kampanyasını Birleşik Metal-İş üyesi Green Transfo işçileriyle beraber başlattı. Grev alanında EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Arzu Erkan, Birleşik Metal-İş, Türk-İş'e bağlı TEKSİF, Petrol-İş üyesi Novares işyeri temsilcileri, DİSK/Genel-İş, DİSK Emekli-Sen, Basın-İş ile Emek Partisi Kocaeli, Gebze, Darıca, Körfez ve Tuzla üye ve yöneticileri de yer aldı.    "TEMELLERİ 12 EYLÜL DARBESİYLE ATILDI" "Barajsız sendika yasaksız grev", "Grev haktır yasaklanamaz", İş ekmek özgürlük" ve "Green işçisi yalnız değildir" sloganlarının atıldığı ziyarette konuşan EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, "AKP iktidarı ve tek adam yönetimi kendileri dışında olan her kesime saldırılarını devam ettiriyor. Halk TV'de gazetecileri gözaltına aldılar, tutukladılar. Bu kararın daha mürekkebi kurumadan Siirt Belediyesi'ne kayyım atadılar. Bu ülkede Erdoğan iktidarına biat etmeyen kim varsa onlara dönük, en şiddetli, acımasız bir şekilde saldırılar sürüyor" dedi. "Türkiye’de son birkaç yıldır işçi sınıfımız yakın tarihin en büyük saldırılarından biriyle karşı karşıya" diyen Aslan, "Temelleri 12 Eylül darbesiyle atılan, ülkeyi yerli ve yabancı tekeller ve sermaye sınıfı için dikensiz bir gül bahçesine çevirmek isteyen; örgütsüz, güvencesiz ve ucuz emek gücüne dayanan bir ekonomik büyüme modelini hayata geçirmek adına işçi sınıfının bütün kazanımlarını hedefe koyan saldırı dalgası, bugün Erdoğan-Şimşek programı adıyla en vahşi biçimini almış durumdadır" dedi.    "İŞÇİLERİN TOPLU PAZARLIK HAKKI ELİNDEN ALINIYOR" Sendikalaşmanın önünde ciddi engellerin bulunduğunu belirten Aslan, "Ülke barajı, işyeri barajı, işletme barajı en temel engellerden birisi olarak işçilerin örgütlenmemesi ve sendikalaşmaması için koyulmuş sermayenin istekleridir. İşçilerin hak ve çıkarlarının korumak, geliştirmek ve yeni haklar almak için giriştiği sendikal örgütlenme iktidarların ve sermayenin fiili ve yasal engelleri ile karşılaşıyor. Sendikalaşan her işçinin uğradığı akıbet toplu işçi kıyımları oluyor. Özellikle son yirmi yıl hangi işkolundan olursa olsun, hangi sendika olursa olsun yüzlerce fabrikada işçiler örgütlenmeden dolayı toplu kıyıma uğramıştır. Bunun en son ve somut örneği Polonez işçilerdir. Yaşadıkları ağır çalışma koşullarını değiştirmek, aşağılanma ve mobbing gibi insanlık dışı uygulamaları önlemek, insanca ücret almak ve insanca yaşamak için yürüttükleri sendikal örgütlenme sonucunda toplu işçi kıyımına uğramışlar, 153 gün süren direnişleri sonucunda sadece kıdem, ihbar ve boşta geçen sürelerin ücretlerini almış sendikal örgütlenme tamamlanamamıştır. Polonez gibi yüzlerce fabrika bu sonuçla karşılaşmış, iktidarın ve sermayenin ortak tutumu ve dayanışması ile sendika örgütlülük tasfiye edilmiştir. İktidar çıkardığı yasalar, fiili uygulamalarla adeta sendikalaşmanın önüne çelikten duvar örerek sermayeden yana tutum sergilemekten geri kalmamıştır. Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki barajları aşan ve sendikal örgütlülüğünün tamamlayan işçiler açısında süreç bitmiyor. Sermaye hizmet için yeminli olan iktidar çıkardığı yasalarla işçilerin önüne ikinci kademe yargı süreçleri koymaktadır. Sermaye sahipleri sendikalaşmayı engellemek için yetkisiz mahkemelere yaptıkları itirazlar, mahkeme süreçleri üç-beş yılı bulmakta, mahkeme sonucunda işçiler ve sendikalar davaları kazansa bile aradan geçen sürede işverenler işyerinde sendikayı tasfiye etmekte ve sözleşme yapacak işçi kalmayınca süreç başarısızlığa uğramaktadır. Bütün süreçleri başarılı tamamlayan işçiler ve sendikalar açısında ise iktidarın sopası eksik olmuyor ve erteleme adı altında grevler yasaklanarak işçilerin toplu pazarlık hakkı elinden alınıyor. Cumhurbaşkanı sermaye temsilcilerinin huzurunda şunları söylemişti. 'Biz OHAL ilan ettik, grevleri yasaklıyoruz. Sermayenin önündeki engelleri kaldırıyoruz daha ne istiyorsunuz?'"   "İŞÇİLERE KARŞI TÜM GÜÇLERİNİ KULLANIYORLAR" Yaşanan sürecin sermaye için cennet, işçiler için tam bir cehennem koşulları oluşturduğunu vurgulayan Aslan, "İktidar iş yasalarının esnetilmesi, kuralsız hale getirilmesi vb. politikalarla sermayenin her türlü uygulamalarını ve isteklerini sınırsız biçimde yerine getirirken, işçilerin hiçbir talebin karşılamadığı gibi, devletin tüm gücünü işçilere karşı kullanmaktan geri durmamıştır. Direnen, hak alma mücadelesi veren, sendikalaşmaya çalışan, greve çıkan işçilerin ve sendikaların karşısına Bakanı, Valisi, Kaymakamı, Polisi, Askeri, Müftüsünü dikerek mücadeleyi kırmaya, sendikalaşmayı engellemeye çalışmıştır. Özak işçileri bunu en yakın tanığıdır. Grev yasaklarının son örneği Toplu İş Sözleşmesinde sermayenin sefalet ücretine ve esnek çalışma dayatmalarına karşı mücadele eden ve greve çıkan Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin grevlerine getirilen yasaktır. Tek bir adamın tek bir imzasıyla binlerce işçinin grevi yasaklanmıştır. Grev yasağına karşı direnen Birleşik Metal-İş ve işçiler, örgütlü ve kararlı bir mücadeleyle hem tek adamın grev yasağı kararını yırtıp atmış, hem MESS’in dayatmalarını boşa çıkarmış grevlerini kazanımla sonuçlandırmıştır. Metal işçisi arkadaşlarımızı bir kez daha kutluyoruz" diye konuştu.    "BARAJSIZ SENDİKA, YASAKSIZ GREV, GÜVENCELİ İŞ" "Sermaye güçlerinin Sistemli olarak yürüttüğü saldırılar karşısında, işçi sınıfımız birleşerek, örgütlenerek, mücadele ederek taleplerini kazanabilir" diyen Aslan, "Sendikal hak ve özgürlükler mücadeleyle kazanmamız gereken en önemli ve acil haklar olarak önümüzde durmaktadır. Bu hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu anlayış ve tutumla Parti olarak bugün 'Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş' talebiyle bir çalışma, bir kampanya başlatıyoruz. Bu kampanyayı grevde olan bir işyerinde başlamak bizim için çok önemli ve anlamlı. Neden böyle bir kampanya ve çalışma. Yasalarda olan ama silikleştirilen iş güvencesini yeniden kazanmak istiyoruz. Sermayenin işçileri köle gibi kullanıp atmasına karşı, gerçek bir iş güvencesi talebiyle yola çıkıyoruz. İşten atmaların yasaklanması, sendikal örgütlenme nedeniyle işten atmaların son bulması, işçilerin alın teri ve emekleriyle çalıştıkları işyerlerinde sermayenin yüz kızartıcı kodlarla işçilerin işten atılması karşısında güçlerimiz birleştirmeliyiz. Gerçek ve kalıcı bir iş güvencesi istiyoruz. İşçilerin örgütlenmesinin önündeki en büyük engellerden birisi olan, işyeri, işletme ve ülke barajları kaldırılmalıdır. İşçilerin sendika seçme hakkı referandumla belirlenmelidir. İşyeri yetkisi, işletme yetkisi ve sendika seçmede işçinin beyanı esas alınmalı, yani işçilerin iradelerine başvurularak referandumla tüm süreçler çözülmelidir. İşverenlerin mahkeme süreçlerinde sendikaları tasfiye süreçlerinin önüne geçilecek demokratik ve işçileri koruyan yasalar çıkarılarak, sermayenin işçi ve sendika düşmanı tutumunun önüne geçmek için barajsız sendika istiyoruz. 12 Eylül yasaklarından birisi olan, AKP iktidarının ve tek adamın başvurduğu işçilerin toplu pazarlık hakkını elinden alan, işçileri sermayenin kıskacına iten grev yasağı başımızdaki en büyük belalardan biridir. Yüksek hakem kurulunun belirlediği ve esasta sermayeden yana işleyen sözleşmelerle işçilerin kazanılmış haklarının elinden alınmasına neden olan grev yasakları son bulmasıdır. Bunu için yasaksız grev diyoruz. İş cinayetlerinde ölmemek için, açlık sınırının altında ücretle çalışmamak için, angarya, esnek ve güvencesiz çalışmaya karşı güvenceli iş için yola çıkıyoruz. Emek Partisi olarak, başlattığımız bu kampanyamız; sermayenin vahşi ve sınırsız sömürüsü karşısında işçi sınıfını silahsız ve savunmasız bırakmak isteyen bu saldırganlığa geçit vermeyelim diyoruz" dedi.    "HEP BİRLİKTE ÖRGÜTLEYELİM" Son olarak, "Buradan ileri işçilere, mücadeleci sendikacılara, işçi sınıfının yanında yer alan akademisyenlere ve hukukçulara sesleniyoruz" diyen Aslan, "Tek adam iktidarının sermaye ile kol kola girerek bizleri sömürmesine, iş cinayetlerinde öldürmesine, düşük ücretle çalıştırılmasına karşı örgütlü bir mücadele için birleşme çağrısı yapıyoruz. Gerçek anlamda sendikal özgürlüklere sahip olabilmek için atılması gereken acil adımları içeren yasal düzenlemelerin yapılması için kararlılığımızı ve birliğimizi güçlendirelim istiyoruz. Kampanyanın konusu olan maddeleri içeren bir yasa değişikliği tasarısının yüzbinlerce işçinin imzasıyla meclise taşınmasını hedefliyoruz. Engelsiz, barajsız sendikal örgütlenme için, grev yasaklarının son bulması için, gerçek anlamda bir iş güvencesi için güçlü bir kampanyayı hep birlikte örgütleyelim. Bu kampanyanın başarısı hepimizin ortak çabasının ve çalışmasının bir ürünü olacak" ifadelerini kullandı.    "GREV YASAKLARINI TANIMADIK" Aslan'ın ardından söz alan Birleşik Metal-İş Genel Eğitim Sekreteri Özcan Atmaca, "Green Transfo'da grev yasaklanmadı, çünkü MESS'e bağlı değil. MESS'e bağlı Grid, Arıtaş, Hitachi ve Schneider fabrikalarımızda grevlerimiz yasaklandı. Grev ertelemelerine sebep olarak 'Milli Güvenlik' diyorlar. Diğer fabrikalarla aynı işi yapan Green Transfo'da grevimiz yasaklanmadı, demek ki milli güvenliği tehdit etmiyor. Tehdit eden MESS'e bağlı işletmeler. Ama biz her şeye rağmen grev yasaklarını tanımadık ve mücadelemizi sürdürdük, kazandık. Mücadelemizi hep birlikte yürütmeliyiz. Eğer biz korkarsak, her yasağa kafamızı eğersek kaybederiz" dedi.    "HER ZAMAN EMEK PARTİSİ'NİN YANINDA OLACAĞIZ" Green Transfo baştemsilcisi Savaş Sünbül, dayanışma ile grevlerini sürdürdüklerini belirterek, "37 gündür mücadelemizi sürdürüyoruz. Grev bize çok şey kattı. Sevgiyi, birliği ve mücadeleyi öğretti. Biz tüm ülke olarak Tek Adama direniyoruz ama biz de burada, grevdeki işçiler olarak içerideki tek adama, patrona karşı direniyoruz. Sizden aldığımız güçle kazanacağız, patron o masaya gelecek ve işçi iradesinin kabul edeceği bir sözleşmeyi imzalayacak. Emek Partisi'nin bu kampanyasını destekliyoruz. Burada, kampanyayı bizimle başlatmaları bizi onurlandırdı. Bizler işçiler olarak her zaman Emek Partisi'nin yanında olacağız" diye konuştu.    "BU KAMPANYA BAŞARIYA ULAŞACAK" DİSK Genel-İş İStanbul Anadolu Yakası 2 No'lu Şube Başkanı Ali Sönmez ise, "Türkiye'nin dört bir yanında konfederasyon farkı gözetmeksizin, işçi sınıfına dönük bu saldırılara karşı başlatılan kampanyanı canı gönülden destekliyoruz. Genel-İş Anadolu Yakası 2 No'lu Şube olarak, elimizden ne geliyorsa, bu kampanyanın örgütlenmesi ve işçi sınıfına yönelik bu saldırıların püskürtülmesi, insanca çalışma ve insanca yaşam koşullarının oluşturulması için elimizden geleni yapacağız, bu kampanya başarıya ulaşacak" dedi.   "BARAJIN MAĞDURU DA BİZLERDİK" Teksif Genel Başkan Danışmanı, Bölge Sorumlusu Binali Tay, Deriteks çatısı altında faaliyet yürütürken sendika barajı nedeniyle Teksif Sendikasıyla birleşmek durumunda kaldıklarını anlattı. EMEP’in başlatmış olduğu kampanyanın önemine dikkat çeken Tay, “Barajların mağdurları da bizlerdik. Barajların kaldırılması mücadelesi işçi sınıfı adına önemli bir mücadeledir. Bununla beraber yetki itiraz davalarıyla da uğraşıyoruz. Bir perde fabrikası olan TKIS’ta patron bizi yetki itiraz davalarıyla mahkemelerde süründürüyor. Mahkemeler bin yıl da sürse içerideki üyelerimizle toplu iş sözleşmesi masasına oturacağız. Tıpkı buradaki Green Transfo işçileri gibi grevli toplu iş sözleşmemizi imzalayacağız, hep beraber kazanacağız” dedi.   "AKADEMİSYENLERİN SAFI İŞÇİLERİN SAFIDIR" Akademisyenlerin safının işçilerin safı olduğunu söyleyen Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü Araştırma Görevlisi Ömer Faruk Özdemir, “Güvenceli iş, yasaksız grev ve barajsız sendika her birimizin çalışırken, işten atılırken, yoksulluk içerisinde sefalete mahkum edilirken deneyimlediğimiz sorunların sebebi bu üç talebin içerisinde yer alıyor. Ay sonunu getirememenin de borç içinde yaşamanın da sebebi sendikal barajlar, grev yasakları ve güvencesiz çalışmadır. Bu yüzden bu 3 taleple başlatılan kampanyayı ben de destekliyorum ve üzerimize düşen ne olursa onu yapmaya hazır olduğumuzu söylüyorum” dedi.  
Emek Partisi "Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş" kampanyasını grev alanından başlattı
"Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş" kampanyasını Green Transfo grev çadırından kamuoyuyla paylaşan EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan; ileri işçilere, mücadeleci sendikacılara, işçi sınıfının yanında yer alan akademisyenlere ve hukukçulara seslendi: "Engelsiz, barajsız sendikal örgütlenme için, grev yasaklarının son bulması için, gerçek anlamda bir iş güvencesi için güçlü bir kampanyayı hep birlikte örgütleyelim" 
 
Emek Partisi (EMEP), işçilerin hak ve çıkarlarını korumak, geliştirmek ve yeni haklar elde etmek için giriştikleri sendikal örgütlenmelerin, sermaye ve iktidarları eliyle engellendiğine dikkat çekerek, sendikal barajlara, yetki itirazlarına ve keyfi işten atmalara karşı ‘Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş!’ kampanyasını Birleşik Metal-İş üyesi Green Transfo işçileriyle beraber başlattı. Grev alanında EMEP İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Arzu Erkan, Birleşik Metal-İş, Türk-İş'e bağlı TEKSİF, Petrol-İş üyesi Novares işyeri temsilcileri, DİSK/Genel-İş, DİSK Emekli-Sen, Basın-İş ile Emek Partisi Kocaeli, Gebze, Darıca, Körfez ve Tuzla üye ve yöneticileri de yer aldı. 
 
"TEMELLERİ 12 EYLÜL DARBESİYLE ATILDI"
"Barajsız sendika yasaksız grev", "Grev haktır yasaklanamaz", İş ekmek özgürlük" ve "Green işçisi yalnız değildir" sloganlarının atıldığı ziyarette konuşan EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, "AKP iktidarı ve tek adam yönetimi kendileri dışında olan her kesime saldırılarını devam ettiriyor. Halk TV'de gazetecileri gözaltına aldılar, tutukladılar. Bu kararın daha mürekkebi kurumadan Siirt Belediyesi'ne kayyım atadılar. Bu ülkede Erdoğan iktidarına biat etmeyen kim varsa onlara dönük, en şiddetli, acımasız bir şekilde saldırılar sürüyor" dedi. "Türkiye’de son birkaç yıldır işçi sınıfımız yakın tarihin en büyük saldırılarından biriyle karşı karşıya" diyen Aslan, "Temelleri 12 Eylül darbesiyle atılan, ülkeyi yerli ve yabancı tekeller ve sermaye sınıfı için dikensiz bir gül bahçesine çevirmek isteyen; örgütsüz, güvencesiz ve ucuz emek gücüne dayanan bir ekonomik büyüme modelini hayata geçirmek adına işçi sınıfının bütün kazanımlarını hedefe koyan saldırı dalgası, bugün Erdoğan-Şimşek programı adıyla en vahşi biçimini almış durumdadır" dedi. 
 
"İŞÇİLERİN TOPLU PAZARLIK HAKKI ELİNDEN ALINIYOR"
Sendikalaşmanın önünde ciddi engellerin bulunduğunu belirten Aslan, "Ülke barajı, işyeri barajı, işletme barajı en temel engellerden birisi olarak işçilerin örgütlenmemesi ve sendikalaşmaması için koyulmuş sermayenin istekleridir. İşçilerin hak ve çıkarlarının korumak, geliştirmek ve yeni haklar almak için giriştiği sendikal örgütlenme iktidarların ve sermayenin fiili ve yasal engelleri ile karşılaşıyor. Sendikalaşan her işçinin uğradığı akıbet toplu işçi kıyımları oluyor. Özellikle son yirmi yıl hangi işkolundan olursa olsun, hangi sendika olursa olsun yüzlerce fabrikada işçiler örgütlenmeden dolayı toplu kıyıma uğramıştır. Bunun en son ve somut örneği Polonez işçilerdir. Yaşadıkları ağır çalışma koşullarını değiştirmek, aşağılanma ve mobbing gibi insanlık dışı uygulamaları önlemek, insanca ücret almak ve insanca yaşamak için yürüttükleri sendikal örgütlenme sonucunda toplu işçi kıyımına uğramışlar, 153 gün süren direnişleri sonucunda sadece kıdem, ihbar ve boşta geçen sürelerin ücretlerini almış sendikal örgütlenme tamamlanamamıştır. Polonez gibi yüzlerce fabrika bu sonuçla karşılaşmış, iktidarın ve sermayenin ortak tutumu ve dayanışması ile sendika örgütlülük tasfiye edilmiştir. İktidar çıkardığı yasalar, fiili uygulamalarla adeta sendikalaşmanın önüne çelikten duvar örerek sermayeden yana tutum sergilemekten geri kalmamıştır. Sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki barajları aşan ve sendikal örgütlülüğünün tamamlayan işçiler açısında süreç bitmiyor. Sermaye hizmet için yeminli olan iktidar çıkardığı yasalarla işçilerin önüne ikinci kademe yargı süreçleri koymaktadır. Sermaye sahipleri sendikalaşmayı engellemek için yetkisiz mahkemelere yaptıkları itirazlar, mahkeme süreçleri üç-beş yılı bulmakta, mahkeme sonucunda işçiler ve sendikalar davaları kazansa bile aradan geçen sürede işverenler işyerinde sendikayı tasfiye etmekte ve sözleşme yapacak işçi kalmayınca süreç başarısızlığa uğramaktadır. Bütün süreçleri başarılı tamamlayan işçiler ve sendikalar açısında ise iktidarın sopası eksik olmuyor ve erteleme adı altında grevler yasaklanarak işçilerin toplu pazarlık hakkı elinden alınıyor. Cumhurbaşkanı sermaye temsilcilerinin huzurunda şunları söylemişti. 'Biz OHAL ilan ettik, grevleri yasaklıyoruz. Sermayenin önündeki engelleri kaldırıyoruz daha ne istiyorsunuz?'"
 
"İŞÇİLERE KARŞI TÜM GÜÇLERİNİ KULLANIYORLAR"
Yaşanan sürecin sermaye için cennet, işçiler için tam bir cehennem koşulları oluşturduğunu vurgulayan Aslan, "İktidar iş yasalarının esnetilmesi, kuralsız hale getirilmesi vb. politikalarla sermayenin her türlü uygulamalarını ve isteklerini sınırsız biçimde yerine getirirken, işçilerin hiçbir talebin karşılamadığı gibi, devletin tüm gücünü işçilere karşı kullanmaktan geri durmamıştır. Direnen, hak alma mücadelesi veren, sendikalaşmaya çalışan, greve çıkan işçilerin ve sendikaların karşısına Bakanı, Valisi, Kaymakamı, Polisi, Askeri, Müftüsünü dikerek mücadeleyi kırmaya, sendikalaşmayı engellemeye çalışmıştır. Özak işçileri bunu en yakın tanığıdır. Grev yasaklarının son örneği Toplu İş Sözleşmesinde sermayenin sefalet ücretine ve esnek çalışma dayatmalarına karşı mücadele eden ve greve çıkan Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin grevlerine getirilen yasaktır. Tek bir adamın tek bir imzasıyla binlerce işçinin grevi yasaklanmıştır. Grev yasağına karşı direnen Birleşik Metal-İş ve işçiler, örgütlü ve kararlı bir mücadeleyle hem tek adamın grev yasağı kararını yırtıp atmış, hem MESS’in dayatmalarını boşa çıkarmış grevlerini kazanımla sonuçlandırmıştır. Metal işçisi arkadaşlarımızı bir kez daha kutluyoruz" diye konuştu. 
 
"BARAJSIZ SENDİKA, YASAKSIZ GREV, GÜVENCELİ İŞ"
"Sermaye güçlerinin Sistemli olarak yürüttüğü saldırılar karşısında, işçi sınıfımız birleşerek, örgütlenerek, mücadele ederek taleplerini kazanabilir" diyen Aslan, "Sendikal hak ve özgürlükler mücadeleyle kazanmamız gereken en önemli ve acil haklar olarak önümüzde durmaktadır. Bu hepimizin ortak sorumluluğudur. Bu anlayış ve tutumla Parti olarak bugün 'Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş' talebiyle bir çalışma, bir kampanya başlatıyoruz. Bu kampanyayı grevde olan bir işyerinde başlamak bizim için çok önemli ve anlamlı. Neden böyle bir kampanya ve çalışma. Yasalarda olan ama silikleştirilen iş güvencesini yeniden kazanmak istiyoruz. Sermayenin işçileri köle gibi kullanıp atmasına karşı, gerçek bir iş güvencesi talebiyle yola çıkıyoruz. İşten atmaların yasaklanması, sendikal örgütlenme nedeniyle işten atmaların son bulması, işçilerin alın teri ve emekleriyle çalıştıkları işyerlerinde sermayenin yüz kızartıcı kodlarla işçilerin işten atılması karşısında güçlerimiz birleştirmeliyiz. Gerçek ve kalıcı bir iş güvencesi istiyoruz. İşçilerin örgütlenmesinin önündeki en büyük engellerden birisi olan, işyeri, işletme ve ülke barajları kaldırılmalıdır. İşçilerin sendika seçme hakkı referandumla belirlenmelidir. İşyeri yetkisi, işletme yetkisi ve sendika seçmede işçinin beyanı esas alınmalı, yani işçilerin iradelerine başvurularak referandumla tüm süreçler çözülmelidir. İşverenlerin mahkeme süreçlerinde sendikaları tasfiye süreçlerinin önüne geçilecek demokratik ve işçileri koruyan yasalar çıkarılarak, sermayenin işçi ve sendika düşmanı tutumunun önüne geçmek için barajsız sendika istiyoruz. 12 Eylül yasaklarından birisi olan, AKP iktidarının ve tek adamın başvurduğu işçilerin toplu pazarlık hakkını elinden alan, işçileri sermayenin kıskacına iten grev yasağı başımızdaki en büyük belalardan biridir. Yüksek hakem kurulunun belirlediği ve esasta sermayeden yana işleyen sözleşmelerle işçilerin kazanılmış haklarının elinden alınmasına neden olan grev yasakları son bulmasıdır. Bunu için yasaksız grev diyoruz. İş cinayetlerinde ölmemek için, açlık sınırının altında ücretle çalışmamak için, angarya, esnek ve güvencesiz çalışmaya karşı güvenceli iş için yola çıkıyoruz. Emek Partisi olarak, başlattığımız bu kampanyamız; sermayenin vahşi ve sınırsız sömürüsü karşısında işçi sınıfını silahsız ve savunmasız bırakmak isteyen bu saldırganlığa geçit vermeyelim diyoruz" dedi. 
 
"HEP BİRLİKTE ÖRGÜTLEYELİM"
Son olarak, "Buradan ileri işçilere, mücadeleci sendikacılara, işçi sınıfının yanında yer alan akademisyenlere ve hukukçulara sesleniyoruz" diyen Aslan, "Tek adam iktidarının sermaye ile kol kola girerek bizleri sömürmesine, iş cinayetlerinde öldürmesine, düşük ücretle çalıştırılmasına karşı örgütlü bir mücadele için birleşme çağrısı yapıyoruz. Gerçek anlamda sendikal özgürlüklere sahip olabilmek için atılması gereken acil adımları içeren yasal düzenlemelerin yapılması için kararlılığımızı ve birliğimizi güçlendirelim istiyoruz. Kampanyanın konusu olan maddeleri içeren bir yasa değişikliği tasarısının yüzbinlerce işçinin imzasıyla meclise taşınmasını hedefliyoruz. Engelsiz, barajsız sendikal örgütlenme için, grev yasaklarının son bulması için, gerçek anlamda bir iş güvencesi için güçlü bir kampanyayı hep birlikte örgütleyelim. Bu kampanyanın başarısı hepimizin ortak çabasının ve çalışmasının bir ürünü olacak" ifadelerini kullandı. 
 
"GREV YASAKLARINI TANIMADIK"
Aslan'ın ardından söz alan Birleşik Metal-İş Genel Eğitim Sekreteri Özcan Atmaca, "Green Transfo'da grev yasaklanmadı, çünkü MESS'e bağlı değil. MESS'e bağlı Grid, Arıtaş, Hitachi ve Schneider fabrikalarımızda grevlerimiz yasaklandı. Grev ertelemelerine sebep olarak 'Milli Güvenlik' diyorlar. Diğer fabrikalarla aynı işi yapan Green Transfo'da grevimiz yasaklanmadı, demek ki milli güvenliği tehdit etmiyor. Tehdit eden MESS'e bağlı işletmeler. Ama biz her şeye rağmen grev yasaklarını tanımadık ve mücadelemizi sürdürdük, kazandık. Mücadelemizi hep birlikte yürütmeliyiz. Eğer biz korkarsak, her yasağa kafamızı eğersek kaybederiz" dedi. 
 
"HER ZAMAN EMEK PARTİSİ'NİN YANINDA OLACAĞIZ"
Green Transfo baştemsilcisi Savaş Sünbül, dayanışma ile grevlerini sürdürdüklerini belirterek, "37 gündür mücadelemizi sürdürüyoruz. Grev bize çok şey kattı. Sevgiyi, birliği ve mücadeleyi öğretti. Biz tüm ülke olarak Tek Adama direniyoruz ama biz de burada, grevdeki işçiler olarak içerideki tek adama, patrona karşı direniyoruz. Sizden aldığımız güçle kazanacağız, patron o masaya gelecek ve işçi iradesinin kabul edeceği bir sözleşmeyi imzalayacak. Emek Partisi'nin bu kampanyasını destekliyoruz. Burada, kampanyayı bizimle başlatmaları bizi onurlandırdı. Bizler işçiler olarak her zaman Emek Partisi'nin yanında olacağız" diye konuştu. 
 
"BU KAMPANYA BAŞARIYA ULAŞACAK"
DİSK Genel-İş İStanbul Anadolu Yakası 2 No'lu Şube Başkanı Ali Sönmez ise, "Türkiye'nin dört bir yanında konfederasyon farkı gözetmeksizin, işçi sınıfına dönük bu saldırılara karşı başlatılan kampanyanı canı gönülden destekliyoruz. Genel-İş Anadolu Yakası 2 No'lu Şube olarak, elimizden ne geliyorsa, bu kampanyanın örgütlenmesi ve işçi sınıfına yönelik bu saldırıların püskürtülmesi, insanca çalışma ve insanca yaşam koşullarının oluşturulması için elimizden geleni yapacağız, bu kampanya başarıya ulaşacak" dedi.
 
"BARAJIN MAĞDURU DA BİZLERDİK"
Teksif Genel Başkan Danışmanı, Bölge Sorumlusu Binali Tay, Deriteks çatısı altında faaliyet yürütürken sendika barajı nedeniyle Teksif Sendikasıyla birleşmek durumunda kaldıklarını anlattı. EMEP’in başlatmış olduğu kampanyanın önemine dikkat çeken Tay, “Barajların mağdurları da bizlerdik. Barajların kaldırılması mücadelesi işçi sınıfı adına önemli bir mücadeledir. Bununla beraber yetki itiraz davalarıyla da uğraşıyoruz. Bir perde fabrikası olan TKIS’ta patron bizi yetki itiraz davalarıyla mahkemelerde süründürüyor. Mahkemeler bin yıl da sürse içerideki üyelerimizle toplu iş sözleşmesi masasına oturacağız. Tıpkı buradaki Green Transfo işçileri gibi grevli toplu iş sözleşmemizi imzalayacağız, hep beraber kazanacağız” dedi.
 
"AKADEMİSYENLERİN SAFI İŞÇİLERİN SAFIDIR"
Akademisyenlerin safının işçilerin safı olduğunu söyleyen Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü Araştırma Görevlisi Ömer Faruk Özdemir, “Güvenceli iş, yasaksız grev ve barajsız sendika her birimizin çalışırken, işten atılırken, yoksulluk içerisinde sefalete mahkum edilirken deneyimlediğimiz sorunların sebebi bu üç talebin içerisinde yer alıyor. Ay sonunu getirememenin de borç içinde yaşamanın da sebebi sendikal barajlar, grev yasakları ve güvencesiz çalışmadır. Bu yüzden bu 3 taleple başlatılan kampanyayı ben de destekliyorum ve üzerimize düşen ne olursa onu yapmaya hazır olduğumuzu söylüyorum” dedi.
 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gebzeninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.