Yeni Köşe Yazısı

Beklediğimiz her dakika, her saniye yıllar gibi geçer beynimizde. O saniyeler ki birer ıstırap olur ruh halimizde. Alır bir zorlanmaya götürür o an ki ruh halimiz bizleri. Ne kızgınlıklara, ne kalp kırılmalarına, ne çatışmalara, ne dökülmelere…

Biz insanoğulları zayıf mahlûklarız. Var olan imkânlarla yetinmeyip her zaman daha iyisini, daha güzelini istemekteyiz. Yazın sıcaktan, kışın soğuktan sürekli şikâyet ederiz. Çok oldu mu çokluktan, az oldu mu azlıktan şikâyet ederiz. Var olduğunda şikâyet ederiz, yok olduğunda şikâyet ederiz. Nefsimiz dokuz canlıdır. Her gördüğüne sahip olmak ister. İstediklerimize sahip olduğumuz vakit hayat bizim için mutluluğu tozpembe hale getirir. O güzel nimetleri verene, nice olmazları olur yapana şükretmek gelmez aklımıza. Güle oynaya hayatımıza devam ederiz. Lakin iş tam tersine döndüğü vakit başlarız ortalığı velveleye vermeye. Gözyaşları, isyanlar, feryatlar, figanlar ölçüsüz bir şekilde uzar gider. 

 

Sudan sebeplerden dolayı hemen başlarız ortalığı yıkmaya, etrafı dağıtmaya. Anında parlar, muhatabımızla tamiri mümkün olmayan tartışmalara gireriz. Beklemeye, işin aslını öğrenmeye sabır ve takatimiz yoktur. Tahammül edemiyoruz gerçekleri görmeye, beklemeye. Her ne olacaksa bir an evvel olsun bitsin deriz. Öfkemizi dizginlemeyi beceremeyiz. Hemen orada egomuzu tatmin etmek için her şeyi göze alırız. Nefsimizi tatmin etmek için olmadık bahanelere başvururuz. İş işten geçtikten sonra, olayın sıcaklığı yerini soğumaya dönüştüğünde anlarız neleri kaybettiğimizi. Bu seferde derin pişmanlık duyguları içerisinde kıvranıp dururuz. Olan olmuş, geçen geçmiştir. Bir anlık öfke yüzünden neleri kaybetmemişiz ki, ne gibi olumsuzluklara götürmemiş ki...

 

Hâlbuki ki geçmişten ders alınacak, yaşanmış sayısız kıssalar ve hikâyeler vardır. En başta Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) ile diğer peygamberlerin hayatlarına dönüp baktığımızda her anları bizler için birer örnektir. Peygamberlerin hayatları ibretlik kıssalarla doludur. Sadece Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hayatına, karşılaştığı olaylara, bakış açısını ve üretmiş olduğu çözüm taktiklerine bakarak geleceğimize yön verebiliriz. Çünkü tüm peygamberlerin ve Allah dostlarının hayatlarının merkezinde olaylarla mücadele etmek ve sabır göstermek vardır. Sabır, din ve ahlak alanında nefsin hoşuna gitmeyen, ıstırap veren hadiseler karşısında sükûnetini koruyarak hakka teslim olmaktır. Sabır, manevi bir değerdir. İlahi alanda hakka ve hakikate teslim olmaktır.